16 Ekim 2010 Cumartesi

BİNGÖL``ÜN GENÇ İLÇESİNİN TARİHİ - TURİSTİK YERLERİ ve DOĞAL GÜZELLİKLERİ :::


08kubamagarasi.jpg 09kubamagarasi.jpg

İlçenin merkezinin doğusunda bulunan Sürekli (Diyarbug) köyü sınırlarında Pers hükümdarı tarafından yapıldığı sanılan DARAHENİ ( kral kızı) kalesi kalıntıları ile aynı köy sınırları içinde bulunan Çaytepe bucağı yolunun sağında ve solunda iki ayrı kümbet mevcuttur. Halk arasında Kuba diye anılan kümbetlerden birinin üstü kapalı olup diğerinin açık bulunmaktadır.

Doğal güzellikler bakımından dikkate değer alanların başında Murat Nehri vadisi , Çötele (Çotla) Dağı ve yaylaları ile çamlıklar gelir.
10.jpg


"Genç ilçe merkezinden 2 km uzaklıktadır. Bir tepenin üzerinde bulunan bu kalenin ancak yıkıntılarına ve kalıntılarına rastlanabilmektedir. Asıl ismi Darahenidir.

Genç ilçesi eski ismini bu kaleden almıştır. Kale hakkında kein bilgiler bulunmamaktadır.

Bir söylentiye göre Pers kralı Dara, Gençte uzun yıllar kalmış ve bu kaleyi kızı için yaptırmıştır. Günümüzde mesire yeri olarak kullanılan kalenin kurulduğu tepenin her iki yanında Diyarbuk Çayı ile Kosper Çayı bulunmaktadır. Ayrıca yakınında tabi su kaynakları ve çamlık bulunmaktadır.
12kralkizikalasi.jpg
11.jpg

14 Ekim 2010 Perşembe

BİNGÖL'ÜMÜZÜN TARİHİ



Bingöl adının nereden aldıgına dair bir çok efsane vardır.
Tarihi boyunca çeşitli medeniyetlerin akımlarının etkisinde
kalan il, İslam kaynaklarında Cebel-u Cur adıyla geçmektedir.
İslam orduları Diyar-i Bekir (Diyarbakır) iline geldiklerinde
komutanları Halid Bin Velid, yardımcı komutanlardan
Kibes'i Cebel-u Cur ve yöresini fethetmekle görevlendirilir.
İslam orduları Kibes komutasında bu yöreye girerler. Şimdiki
Kuruca (Gazik) köyü üzerinden Palu'ya yönelirler. İslam
kaynaklarında Kuruca köyünün güneydoğu mıntıkasında Merel
adında birşehirden bahsedilmektedir. Merel o döneme göre
medeni bir şehir görünümündedir.Bu şehir yani Bingöl İslam
kaynaklarında Cebel-u Cur (Çapakçur) adıyla geçmektedir.
Burayı fethe gelen Kibes bu yöredeki savaşların birinde,
bugün Sultan Dağı diye adlandırdığımız dağda şehit olmuştur.
Ve buraya gömülmüştür. o günden bugüne orası
Sultan Kibes-i Ziyareti diye adlandırılmaktadır ve halk tarafından
ziyaret edilmektedir...

Çapakçur adının Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde Büyük İskender
tarafından verildiği rivayet edilmektedir. Büyük İskender
vucudundaki ağrılar için nice hekimlere başvurduğu halde şifa
bulamaz. Uzun aramalardan sonra bu suyu Bingöl yöresinde bulur ve
şifa bulur. Faydasını gördüğü bu suya Cennet Suyu anlamına gelen
(makdis Lisanı) Çapakçur adını vermiştir. Murat nehrinin kenarına
kısa zamanda bir kale yaptırır. Bu kaleye Çapakçur Kalesi denilmiştir..

Bingöl ili 1844 yılında nahiye olarak Palu ilçesine bağlanır. 1872
yılında Palu ilçesinden ayrılarak Çevlig (Çolig) - Çapakçur adıyla
ilçe olur. 1936 yılında aynı isimle il merkezi olur. 1945 yılında
Bingöl adını alır...

Bingöl'ün tarihi milattan önce (M.Ö) 2000 yıllarına dayanmaktadır.
Bu tarihten önceki yılları bilinmemektedir. Daha çok illere yaylacılık
yapan ilimiz yerleşime dayalı kent merkezi olana kadar çeşitli
medeniyetlerin etkisinde kalmıştır ve kalıca bir statüye kavuşmamıştır.
İlimizde tarihi kalıntılara rastlanmaması bu tezimizi doğrulamaktadır.
İlimize bağlı Genç ve Kığı ilçeleri yerleşik medeniyetlere ev sahipliği
yapmıştır. Bu ilçelerimiz il merkezinden ziyade köklü bir tarihe sahiptir.
Bu ilçelerdeki tarihi kalıntılar bunu göstermektedir..

Bingöl'ün tarihi daha çok komşu illerin tarihi incelenerek meydana
çıkarılmıştır. Bingöl yaylaları ise bir otlak olarak çevre illerdeki
bağlı tutulmuştur.

Tarihçi Heredot bir eserinde Anadolu'yu bir takım bölgelere ayırmış
ve her bölgeye ayrı bir isim vermiştir. Bugünkü Diyarbakır, Muş ve Bingöl
illerini içine alan bölgeye "Komojen" ismini vermiştir. Bingöl ili Osmanlı
zamanında komşu illere bağlı olarak idere edilmiş ancak Cumhuriyet
devrinde il haline gelmiştir...

Kiğı Kalesi - Bingöl


İlçe merkezinin güneydoğusunda yer alan Kiğı Kalesi,çok sağlam bir yapıya sahiptir. Etrafı sarp kayalıklarla kaplıdır. Kale içinde bina harabeleri bulunmaktadır. Erzincan tarihinde bu kalenin Acemlerin akınına maruz kaldığı rivayet olunmaktadır. Kale'ye giren İranlıların halka büyük işkence yaptıkları, evleri yakıp yıktıkları, erkeklerin çoğunu öldürdüklerinden ve kadınlara kötü davrandıklarından bahsedilmektedir. Burayı terketmeye mecbur kalan ahalinin Kiğı'ya gelip Kaleli mahallesinde yerleştikleri ve bu mahallenin bu yüzden "Kaleli" adını aldığı tarihi kaynaklardan anlaşılmaktadır.
  
    Kale içindeki harebelerde zamanında yapılan kazılarda çeşitli ev ve süs eşyalarına rastlandığı söylenmektedir. Kale'nin Peri Suyu'na bakan yamaçları çok dik olduğundan bu yönden Kale'ye çıkmak oldukça güçtür. Kale'ye dar bir yol ile gidilmektedir. Kale etrafındaki düzlüklerde halen ziraat yapılmaktadır.

    Acemler'den önce İslamlar devrinde Hazreti Ömerül Faruk zamanında ehli islam eline geçen Kiğı, Müslümanlardan önce Roma hakimiyetinde bulunuyordu. Ebu Übeyde'nin Başkumandanlığı zamanında Halit Bin Velit, Kiğı Kalesi'ni Roma Hanedanından Kiğa'nın oğlu Talon'dan teslim almıştır

foto galeri